"Haremde Meditasyonlar"
Mimarlık, Sosyal ve Cinsiyet Normlarını Nasıl Etkiliyor?
Bitiş YIlı
2021
Proje Bilgisi
İsim
meditations on the harem
Partner Tasarımcı / Sanatçı
cisem saglam
Partner Tasarımcı / Küratör
nancy ai
Location:
los angeles, CA
'Meditations on the Harem"' başlıklı bu ortak projenin ortak tasarımcıları Çisem Sağlam ve Nancy ai, mimarinin hiçbir zaman tarafsız olmadığına, bunun yerine ırk ve cinsiyet dinamiklerinin ağır etkilerini taşıdığına inanıyoruz' diyor. Tasarımcılar hep birlikte sade bir odayı stilize mandalaların iç detaylarıyla doldurdular. Dönüştürülen oda, kültürel öneme sahip bir alan olarak ve mimarinin sosyal ve toplumsal cinsiyet normları üzerindeki etkisine ilişkin sohbetlerin başlatılacağı bir yer olarak tasarlandı. Jane Rendell, Alice Friedman, Donna Haraway ve daha pek çok kadın akademisyenin mimarlık ve feminist çalışmalarından etkilendi. Sağlam ve Ai cinsiyeti, toplumlararası ilişkileri düzenlemenin sosyal olarak inşa edilmiş bir yolu olarak tanımlıyor. Bu, sevmemiz "gereken" oyuncaklardan, giymemiz "gereken" kıyafetlere, yaşamız "gereken" mekanlara kadar yapılı çevremizin her yerinde görülüyor.
THE HAREM:
Harem, Müslüman evdeki kadınlara ayrılan geleneksel bir ev alanıdır. Bu alanda kadınlar dış dünyadan dışlanmış, aile ve toplum içinde her türlü bireysel kontrolü elde edememişlerdi [1]. Bu inziva alanı Ortadoğu'ya özgü değildir; klasik Atina'dan Bizans'a kadar çeşitli toplum ve kültürlerde de bulunabilir. Aslında klasik Atina'daki bir kadının Orta Doğu'daki bir kadından bile daha az hakkı vardı. [2]
Batı'nın doğuya olan hayranlığı oryantalizm meselesini gündeme getirdi. Bu sadece batının doğuya karşı keskin bir güç dinamiğini güçlendirmekle kalmadı, aynı zamanda bunu kadınların özgürlüğü adına da yaptı. Batılı güçlerin kadın haklarında her zaman mevcut olan toplumsal amaçlar için işgali, savaşı ve toplum mühendisliğini meşrulaştırması, ortalama olarak küresel olarak giderek arttı, kendi kültürlerinin bazı kısımlarında durgun kaldı. [3, 4] Elbette bu doğudaki cinsiyet eşitsizliğini tasvip etmek değil.
THE HAREM:
Her kadın çok genç yaşta ikinci sınıf vatandaş olmayı öğreniyor'' yorumunu yapan Çisem Sağlam, şöyle devam etti: 'Türk evlerinde artık doğru düzgün bir harem olmasa da, kadınların hala evlerinde kalmaları, kendi fikirlerinden ve karar verme mekanizmalarından vazgeçmeleri bekleniyor. Ülkede her gün yaşanan kadın cinayetleri kadınların ezilen durumunun en somut örneğidir. kadınlar kocaları, sevgilileri ve en yakın akrabaları tarafından öldürülüyor. bu cinayetlerin ardındaki temel sebep, kadınların hayatları hakkında karar vermek istemeleridir.'
Bu proje için ekip, konuşmalarının subjektif olduğunu vurguluyor: "İkimizin de tarihçi olmadığını kabul ediyoruz. aynı zamanda herhangi bir deneyimi evrenselleştirme niyetinde değiliz.'
Bu konuşmalara göre tasarımcılar, yapılı çevrenin çoğu zaman cinsiyet ayrımcılığını ve toplumun cinsiyet sistemi içindeki sorunlu kimlik tanımlarını güçlendirmesi nedeniyle sembolik olduğunu ve bu durumun bir kişinin eşit olmayan şekilde kontrol edilmesine izin verdiğini söylüyorlar. diğerinin üzerinde. Yapılı çevremizin ardındaki anlam hiçbir zaman seçim yapma gücümüzden bağımsız değildir; ikisi arasındaki ilişki, toplumlarımızın gelişimi ve komşulukları hakkında çok şey anlatır.
alıntı yapılan çalışmalar:
[1]cevik, gülen. ‘american missionaries and the harem: cultural exchanges behind the scenes.’ journal of american
studies, vol. 45, no. 3, [cambridge university press, british association for american studies], 2011, pp. 463–81,
[2]fay, mary ann. unveiling the harem : elite women and the paradox of seclusion in eighteenth-century cairo, syracuse university press, 2012. proquest ebook central,